
Kıraç’lar da Mutlu Son
KIRAÇ’LAR DA MUTLU SON…
ARŞİVİMDEN ÇIKAN GÜZEL FOTOĞRAFLAR.
ERDOĞAN ARPACIOĞLU ABİM, ARTIK YATTIĞI YERDE HUZURLUDUR…
Biz gazeteciler böyleyizdir. Çoğunlukla eski ay’ları kırpıp kırpıp yıldız yaparız. Bunlarda genelde eski arşivleri karıştırırken karşımıza çıkar. Tam da öyle oldu. Hafta sonu evde böyle bir karıştırma sonucu karşıma gördüğünüz fotoğraf çıktı. Ülkemizin yetiştirdiği iş insanlarının bence bir numarası olan Vehbi Koç’un, yurt dışından gelirken büyük torunu Mustafa Koç ve en küçük torunu İpek Kıraç tarafından Atatürk Havalimanı’nda karşılanırken çektiğim bu fotoğraf. Bir anda yıllar öncesine gittim. Mustafa Koç gibi bir değerin çok erken yaşta hayata veda etmesi ve küçük torun İpek Kıraç’ın babasıyla yaşadığı gerilim. Üzüldüm dosyayı kapattım.
Ancak Pazartesi, yani dün sabah İstanbul Havalimanı Basın Odasında ki masama oturup bilgisayarımı açtığım zaman okuduğum ilk haberin İpek ile babası İnan Kıraç’ın arasında ki gerilimin sona erdiğini gördüğüm fotoğraf beni gerçekten mutlu etti. Niye mutlu etti biliyor musunuz? Geçtiğimiz yıllarda vefat eden ve İnan Beyin çok yakını olan Erdoğan Arpacıoğlu Abimizin, artık yattığı yerde huzur içinde olacağına olan inancımdandır.
NERELERDEN GELDİK…
Havalimanı muhabirliğine görevlendirildiğim yıllarda Atatürk Havalimanı henüz yoktu. Adı Yeşilköy Havalimanı idi. 1983 yılında yeni binaya geçtik. Adı 1985 yılında Atatürk Havalimanı oldu. Ancak biz gazetecilerin çantalarını koyacak bir mekanları bile yoktu. O dönemin Ulaştırma Bakanı İbrahim Özdemir, yıl 1991, yeni Dış Hatlar binasını gezmeye geldi. İncelemeler bittikten sonra kendisinden gazetecilerin oturabileceği bir oda istedim.
O da Meydan Müdürüne talimat vererek bizlerin geliş katında bir oda sahibi olmamızı sağladı. Bunun üzerine hemen bir dernek kurmamız gerektiğine inandım ve Tam bir yıl sonra İstanbul Havalimanları Muhabirleri Derneği’ni kurdum ve böylece kurumsallaştık. Derneği kurunca odamız da büyüdü. Havalimanı Muhabiri arkadaşlarımızın sayısı da çoğaldı. İşte bu dönemlerde odamıza sık sık gelip bizlerin hatırını soran Erdoğan Abimizle tanıştık. Erdoğan Abi, Vehbi Koç’un kızı Suna Kıraç’ın eşi ve kendisi de ayrıca ünlü bir iş insanı olan İnan Kıraç’ın devamlı yanındaydı. Onun özel kalemi gibiydi.
ERDOĞAN ABİ GERÇEĞİ…
Bizim Bartınlılar, çok sevdikleri birisini kaybettikleri zaman; “Gök Kubbede Yerini Aldı”derler. Vefat ettiği sabah sakin sakin gazeteyi okurken sonlara doğru bir sayfada bu gördüğünüz ilan karşıma çıktı: “ Değerli Dostum Erdoğan Arpacıoğlu’nu kaybettim. İnan Kıraç.” Erdoğan abi Havalimanı’nda çalışanların da yakından tanıdığı bir abiydi. İnan Kıraç Beyin yakın dostuydu. Onu yurt dışı gezilerinde yalnız bırakmaz, karşılar uğurlardı. Bunun yanında bizlerin de dostuydu. Sık sık Basın Odamıza gelir hatırımızı sorar , bir eksiğimiz olup olmadığını sorardı. Bir gün şaka yollu “Abi bir televizyonumuz olsa iyi olurdu “ dedim, ertesi sabah en büyük ekran bir TV odamıza geldi. Fakir dostu sayılırdı.
Havalimanı’nda çok kişinin zor günlerinde yardımcı olduğunun en yakın tanığıyım. Maddi durumları iyi olmayan ve özellikle yeni evlenecek genç memurların beyaz eşyalarında yardımcı olurdu. Hiç unutmam oğlumun bir arkadaşının küçük çocuğu bacağına büyük bir çivi saplandığı için acil olarak gittiği özel hastanede rehin kaldı. O çocuğu hastaneden kurtaran da Erdoğan abiydi. Son zamanlarında biraz yaşlandığı için gözleri pekiyi görmüyordu. Uzun zaman kendisinden haber alamadık. Birkaç kez telefon ettim cevap vermedi. Hasta olduğunu duyduk. Ne yazık ki kaybettiğimizi de pandemi günlerinde öğrendik. Allah’ın Rahmeti Üstünden Eksik Olmasın. Nur içinde yat Erdoğan Abi. Not: Fotograf, 34 yıl önce Boğaz’da ki Polis Evinde bir arkadaşımızın düğününde çekildi. Sol Baştaki bizim Sadettin Teksoy. Erdoğan Abi ceketli olanımız.
İPEK KIRAÇ VE MUTLU SON…
İnan Kıraç ve kızı İpek Kıraç arasındaki yıllardır süren gerilim sona erdi. İpek Kıraç, sosyal medya hesabından yaptığı duygusal paylaşımda, babasıyla yeniden barıştıklarını ve "Babamı sevmeye, korumaya devam edeceğim" ifadelerini kullandı. Çekilen bu fotoğraf güzelliğin ve mutlu sonun belgesiydi. Gerginliğin nedenleri bizleri ilgilendirmez. Önemli olan gördüğünüz fotoğraf ve İpek’in hıçkırıklar içinde yaptığı açıklama: “Suna’nın Kızları ofisinde köpeğimiz Kahve’yi seviyordum. Telefon çaldı. ‘İpek Hanım, babanız sizi görmek istiyor’ birkaç saniye nefes alamadım. Tıbbi ve yasal izinler alındıktan sonra hastaneye nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Kapısını çaldım, yanında doktorları vardı. Yanına koştum. Kucaklaştığımız o ilk an ikimiz de gözyaşlarımıza hakim olamadık. ‘Seni çok seviyorum, seni çok özledim’ diyebildim hıçkıra hıçkıra. Sitemliydi. ‘Neden bu kadar ayrı kaldık, neden bu kadar uzun sürdü?’ dedi. ‘Aramıza girdiler’ diyebildim sadece. Evet, aramıza fena girmişler ve evet gerçekten çok ciddi bir hastalığı varmış. Neler yaşandı, neler hissedildi ve şimdi nereye geldik. Emin olduğum tek bir şey var. Hayat önümüze ne çıkarırsa çıkarsın ben hep babamı sevmeye, korumaya devam edeceğim. Ne kadar özlemişim ‘Biricik Yavrum’ demesini. Onu hep sevecek ve koruyacağım.”
İPEK’İ ÇOK KÜÇÜKTEN TANIDIM.
Annesi rahmetli Suna Kıraç ara sıra da olsa Havalimanı’na gelirdi. Genel de babasını karşılardı. Hürriyet Gazetesinin efsane Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç’in biricik eşi Bilge Emeç’te Suna hanımın genç kızlığından beri çok iyi arkadaşıydı. O da bazı zamanlar onlarla beraber olurdu. Bilge hanım küçük İpek’in elinden tutup terminal içinde gezdirirdi. Bir seferinde gümrüklü sahaya girip duty- free’de ki oyuncaklardan birisini beğenmiş ve dedesine aldırmıştı. Böyle güzel bir ailenin tekrar bir araya gelmesi biz eski gazetecileri de mutlu eder. Hele bir de sevgili Erdoğan abi yattığı yerde huzurluysa. Gidenlere Rahmet, kalanlara huzur dolu günler olsun…